Haber

Erkan Baş: “Türkiye’de Siyasetin En Büyük Sorunlarından Biri Vatandaşın Sözünün Siyasette Gereği Gibi Okunmaması… Meclis…

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Meclis, Akbelen’deki büyük katliam ve yıkıma direnen vatandaşlarımız ile İkizköylü, Çamköylü ve Karacahisar köylülerinin talebi doğrultusunda milletvekillerinin çağrısıyla toplanıyor. Bunu son derece önemli bulduğumuzu ifade ederek, En büyük sorunlardan biri de vatandaşın sözlerinin siyasette olması gerektiği gibi karşılık bulamamasıdır… TBMM’nin toplanmasını, talep üzerine yapılan bir davet olarak değerlendiriyoruz. Direnen vatandaşlarımızın ve bunun sonucunda hepimize örnek alınması gereken bir tavır sergilenmektedir. Bize düşen görev, o direnişin büyümesine elimizden gelen en büyük katkıyı yapmak, bu direnişin bir parçası olmaktır.” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında, Akbelen’deki ağaç kesimiyle ilgili olarak TBMM’nin olağanüstü toplanmasının değerine işaret etti. Erkan Baş dedi ki:

“TÜRKİYE’DE SİYASETİN EN BÜYÜK SORUNLARINDAN BİRİ, EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİRİ VATANDAŞ SÖZÜNÜN SİYASETTE OLMASI GEREKEN GİBİ OLMAMASIDIR”

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi, az önce yapılan anket sonucunda gerekli çoğunluğu elde ederek olağanüstü toplanıyor. Olağan haftalardan beri Türkiye gündeminin merkezinde yer alan bunlardan biri de Akbelen’deki büyük kıyım ve yıkıma direnen vatandaşlarımız ile İkizköy, Çamköy köylülerinin talebi üzerine milletvekillerinin yaptığı çağrıyla yapılan toplantı. ve Karacahisar. Bunu son derece önemli bulduğumuzu ifade ederek başlamak istiyorum. Türkiye’de siyasetin belki de en büyük sorunlarından biri, yurttaşların sözlerine siyasette olması gerektiği gibi cevap verilemeyecek olmasıdır. Sözlerime bunun gerçekleşmesinde emeği geçen tüm direnen vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederek başlamak istiyorum.

“BASTIRILMALARINI ENGELLEMEK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”

Direnen vatandaşlarımızın TBMM’deki temsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirdik. Kendilerine ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Daha güzel günlerde daha umutlu bahisleri konuşmak için bir araya gelmek isterdik ama madem topraklarına, köylerine, ormanlarına bir saldırı var ve bu saldırıya karşı bir direniş var, bu direnişi konuşmak bizim en büyük sorumluluğumuz. TİP başta olmak üzere Muğla il teşkilatımız, ekoloji ofisimiz yıllardır bu direnişin içinde, oradaki direnişçi vatandaşlarımızla bir aradayız, omuz omuza duruyor ve ayrı bir hassasiyet izliyoruz. Bu hassasiyet şu ki, herhangi bir yerde direnen halk varsa, direnen yurttaşlar varsa bizim görevimiz o direnişin büyümesine en büyük katkıyı yapmak ve bu direnişin bir parçası olmaktır. Özellikle hassas olduğumuz bahis, kendimizi o direnişin öznelerinin yerine koymamaktı. Bu nedenle her zaman olduğu gibi bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa, bu gasplara karşı direnen, örgütlenen vatandaşlarımızın emeğinin bir parçası olmaya ve örgütlenmeye devam edeceğiz. elimizden geldiğince bu haksızlığa, bu haksızlığa, bu gasplara direnen vatandaşlarımızın seslerinin duyulması ve bastırılmaması için çaba sarf ediyoruz. Senin için yapabileceğimizin en iyisini yapacağız.

“PARLAMENTOYU TOPLAYANLAR ONLARDI”

Çok kolay aslında iki üç cümle ile emek verdiklerini anlatabiliyorlar. ‘Açık bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız’ diyorlar, yani sermayenin devlet tarafından pekiştirildiği, hukukun çiğnendiği, mahkeme kararlarını tanımadığı bir süreçle karşı karşıyayız. Bu hukuksuzluğun durdurulmasını istiyoruz. Köylüler yerinden ediliyor, direniyorlar. ‘Topraklarımızdan çıkmak istemiyoruz’ diye şikayet ediyorlar. ‘Zaten bizim topraklarımızda insanlar zar zor geçiniyor’ diyorlar. Burada ekmek bulmakta zorlanıyorlar, burada yaşamakta zorlanıyorlar, gençlerimiz büyük şehirlere gitmek zorunda kalıyor ama biz direneceğiz, kalmaya, bu toprakları üretmeye, korumaya, bu toprakların zenginliğini artırmaya devam edeceğiz. Tedbir alacağız çünkü doğanın talan edilmesi sadece bugünümüzü değil yarınlarımızı da kaybetmek anlamına geliyor ve aslında ağlatan bir tabloyla karşı karşıyaydık. 70’li, 80’li yaşlardaki ağabeylerimiz, ablalarımız, amcalarımız, teyzelerimiz kilometrelerce yol kat ederek konuyu bugün Meclis’te gündeme getirmeye çalıştı. Bir süre önce yanlarındaydık, kilometrelerce yol kat ettiler. TBMM’yi toplayan onlardı ve genel kurul toplantısını bile izlemelerine izin verilmedi. Genel kurul toplantısını kendi aralarından seçtikleri üç beş temsilcinin izlemesine izin verdiler. Bunu burada şiddetle protesto ettiğimizi ve şimdi bize çok hoş bir sürpriz yaşattıklarını belirtmek isterim. Şimdi bize geldiler. Rastgele bir yerde direnenler varsa bizim görevimiz direnişlerinin arkasında, direnişlerinde, direnişlerinin yanında olmaktır.

“CAN ATALAY’IN GÖREV KOLAYLAŞTIRMASI GERÇEKTEN YASAKTIR”

Hatay depreminin altıncı ayı ve Hatay Milletvekilimiz Can Atalay ile ilgili yaptığı açıklamanın yanı sıra, bugün buraya gelerek Meclis’in toplanması çağrısına katılmak istedi. Bildiğiniz gibi orada bir hukuksuzluk işleniyor ve Can Atalay’ın fiilen milletvekilliği yapması engelleniyor. Sevgili Can bir mektup gönderdi. ‘Çevreciler kömürden çıkmayı taahhüt ederek Paris İklim Anlaşması’na girdiler’ diyor. Karşılığında da 3 milyar 157 milyon dolarlık fon aldılar. Cumhurbaşkanı bu fonu, ucuz kredi bulan Dışişleri Bakanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanını tebrik ederek karşıladı. Bakanlığın adına ‘iklim değişikliği’ni ekleseler de kömürden çıkma taahhüdü unutuldu ve çevre talanı hızla devam ediyor. Bugün Silivri Cezaevi’ndeyim ve hukuk hiçe sayılarak tutukluluğum devam ettiği için Meclis oturumuna katılamıyorum. Toplanan Meclis’i Akbelen’e sahip çıkmaya ve Akbelen’e sahip çıkmaya davet ediyorum, dedi sevgili Can…”

TİP Başkanı Erkan Baş, konuşmasının ardından sözü İkizköy’den Ayşe Çoban’a verdi. Çoban dedi ki:

“KÖYDE KÖYLÜ OLARAK YAŞAMAK VE ÜRETMEK İSTİYORUZ”

“Ben İkizköy Akbelen Karadam Mahallesi vatandaşıyım. Doğayı, ağaçları, zeytin ağaçlarını ve tarımı çok sevdiğimizi söylüyorum. Dört yıldır buradayız, vatanımızdan ayrılmayalım, sular bitmesin nefesimiz tükenmesin köylerimiz bitmesin diye direniyoruz.Ağaçları keserek, zeytinleri sökerek, tarımı yok ederek tarım üzerinden güç üretilmez diyorum. Ekmekten elektrik üretilmez diyorum.Ekmek değerli mi,su mu değerli,akım değerli mi,başka yerlerde yapsalar ne güzel.Ovalarımızı harap ederek,Bizi yakıp yıkmasınlar. termiğin bacasından küle çeviriyorlar bizi mezarlığımıza bile almıyorlar yolda mezarlığa gidemezsiniz diyorlar mezarını iki gün defnetmek isteyen bir komşumuz vardı daha önce oraya geçirmediler böyle bir şey olamaz Akbelen Mahallesi’ne sütçü bile koymuyorlar böyle bir şey olabiliyor. Herkesin vicdanına sesleniyorum, biz de köylü olarak köyde yaşamak istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. İklim krizi, iklim değişikliğine rağmen, bu iklim değişikliğine bir önlem bulmalarını sağladı. Ülkemizi mahvetmelerine izin verme. Akan ırmaklarımız helak olmasın. Hayvancılık yapıyoruz, pazarlama yapıyoruz, köyde köylü olarak yaşamak ve üretmek istiyoruz.”

52 yıldır İkizköy’de yaşayan ve çiftçilik yapan emekli öğretmen, şunları söyledi:

“ÇALIŞMAK, ÜRETMEK, DOST OLMAK, ÇALIŞMAK MÜCADELE ETMEK MARJİNAL OLURSA HAYATIMIN SONUNA KADAR MARJİNAL OLURUM”

“İkizköy-Karacahisar ortasının ucunda oturan bir çiftçiyim, emekli öğretmenim ama 52 yıl olmuş ben o yere. Yoktan 400 ağaç yaptım bu ellerle, bu omuzlar, o ayaklar… 150 zeytini akşam namazına kadar bir günde 150 zeytini sulayarak, sulayarak akşama kadar evime dönerek gece gündüz dolaşıyorum, sadece üretmekle değil, bakmakla da oluyor bu işler. ,gübreleme,sürme,budama,toplama.Devam ediyorum.Çalıştıkça güç verdiği için Rabbime şükrediyorum.Bana güç veren bir şey daha var.Çalışma azmi,üretme azmi. Şimdi burada böyle bir durumda bağımızı, bahçemizi, zeytinliğimizi asla göremeyeceğiz, buralar zeytinliklerle işlenmiş topraklardır.” Toprağı olmayan köylü köylü değildir. Dolayısıyla bu toprakların tasfiyesi söz konusu olamaz. Olmayacağını düşünüyorum ve bunun için gereken her türlü çabaya hazırım.” Termikte çalışan emekçi kardeşlerimize de bir sözüm olacak. Termikte çalışanlar bizim kardeşimiz. bir grup kamu işletmesi özelleştirilince oradan ayrılanlar devlet kurumlarında görevlerine devam edip emeklerini aldılar.anlıyorum ki türkiye cumhuriyeti bu insanları da aç bırakmayacak.biz yine çalışarak doyuracağız.yine onlar bu ülkenin ekonomisine katkıda bulunmak için çalışarak hayatlarını devam ettirecekler.Bize küçük küme, marjinal demeye çalışıyorlar.Evet çalışmak,üretmek,dürüst olmak,emek harcamak marjinal ise ben de marjinal olurum. Milli ekonomi ancak bireylerin birikimleriyle tavır almakla ortaya çıkar.Tek maaşlı bir öğretmen olarak ömrümü yatırım yaparak geçirdim.Zeytinliğimi onunla kurdum, çocuklarımı onunla okutmaya çalıştım.İşte budur. evimi nasıl yaptım. Aslında durmadan çalıştım. Bir ülke ancak çalışarak, üreterek ve bir tavırla yükselebilir, aksi asla mümkün değildir. Çalışmak, çalışmak, çalışmak, ulu Atatürk’ün ‘Senden tek bir isteğim var’ dediği… İşte ideolojiler, bunlar, bunlar bir noktada birleşiyor. Tutumlu olmak, birlik olmak ve yükselmektir. Tıpkı Almanya gibi, tıpkı Japonya gibi kardeşçe bölmek. Doğruluk ve dürüstlük lafta değil özdedir. Gebze’de köprü yapılırken bir Alman mühendis yaptığı görevden kendini sorumlu tuttuğu için intihar etti. Aranan vatandaş bu. Görevini en iyi yapan en güzel vatandaştır.”

cankaya-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort